Daha önce bireysel olarak galaya katılmayan oyuncularla ilgili birçok haber yaptık. Ancak ilk kez, tüm ekibin davet edilmediği bir galaya tanık olduk.

Giray Altınok’un hem yazdığı hem de başrolünde yer aldığı “Prens” dizisinin üçüncü sezonu başladı. Ne var ki bu sezon, sadece yeni bölümleriyle değil, yaşanan gala kriziyle de konuşuluyor. Bugün Max platformunda yayınlanacak olan dizinin galası, tam anlamıyla hüsrana dönüştü.

Gala salonu boş kaldı, çünkü ortada ciddi bir gerilim vardı. İddiaya göre dizinin yapımcısı MGX Yapım, galaya tüm ekip ve oyuncuların katılmasını isterken, yayıncı Max yalnızca belirli davetlilerle yetinilmesini talep etti. Bu pürüz aşılamayınca, başta Giray Altınok olmak üzere oyuncular galaya katılmama kararı aldı. Sonuç? Işıklar yandı ama salonda alkış yoktu.

Böylece şunu da deneyimlemiş olduk: Emeği geçenlerin olmadığı bir kutlama, aslında bir şeyin kutlaması olmuyor. Diziye ruh verenler o salonda yoksa, gösterilen sadece birkaç sahne değil, aynı zamanda bir boşluk oluyor.

Giray Altınok ve Kerem Özdoğan’ın, teknik ekibin galaya davet edilmemesine gösterdiği tepki hem haklı hem de yerinde bir karar.
Eğer "emek yüce değerdir" diyorsak, bu ilkeyi herkes için geçerli kılmalıyız. Kameranın önündekiler kadar arkasındakilerin de görünür olması, değer görmesi gerekir.

Ekip gelmiyorsa gala iptal edilmeliydi; bu, çok daha yerinde ve saygılı bir karar olurdu. Çünkü bir yapımın galası, sadece bir gösterim değil, aynı zamanda o emeğin kutlandığı, herkesin bir araya geldiği özel bir andır. Yaptığınız filmin galasına başrol oyuncunuz ve diğer ekip üyeleri katılmıyorsa, bu sadece bir eksiklik değil, aynı zamanda kırıcı bir tabloya dönüşür.

Galaya gitmeyen oyuncuların bu kararı, hiç şüphesiz ekip içinde bir burukluk yaratmıştır. Günün sonunda bir proje ne kadar parlak olursa olsun, onu var eden insanlar kendilerini dışarıda hissediyorsa ortada kutlanacak ne kalır?

“Prens” Türkiye’nin en özgün komedilerinden biri

Bu tatsız tabloya rağmen “Prens” hâlâ Türkiye’nin en özgün komedilerinden biri. Alışılagelmişin dışına çıkan karakterleri, tarih-mizah arası gidip gelen dili ve Monthy Python esintili kurgusuyla ayrı bir yerde duruyor. Özellikle “Vahşi Kelebek” lakaplı Bongomya prensi; hem sosyal medyada doğan hem de diziye dönüşen bir karakter olarak izleyicinin gönlünde taht kurdu. Kibirli, ürkek, sevimli, ukala tam anlamıyla çelişkilerle dolu bir kahraman. Ama tam da bu yüzden çok gerçek, çok komik.

Galadaki kriz elbette üzücü. Ancak bu gibi sorunlar umarız dizinin enerjisini gölgelemeye yetmez. Çünkü “Prens”, yerli mizahın sıradanlıktan sıyrıldığı nadir işlerden biri. Ve bu gibi işlerin, perde arkasındaki anlaşmazlıklardan çok, ekran önündeki başarısıyla anılması gerekir.

Şimdi hep birlikte gözümüzü ekrana çevirelim. “Vahşi Kelebek” bakalım yeni sezonda nasıl uçacak?