MAZLUM SÜMER: ZABUR KARAKTERİYLE ALTIN KOZA'YI KUCAKLADI

MAZLUM SÜMER: ZABUR KARAKTERİYLE ALTIN KOZA'YI KUCAKLADI

Adana Altın Koza'da Umut Veren Erkek Oyuncu Ödülü'nü Cinema Jazireh'deki rolüyle alan Mazlum Sümer; " 27 yaşında ödül alacağım diye hayal etmiştim. 28 yaşında gerçek oldu" dedi. Söyleşi: Serpil Boydak

32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali'nin dikkat çeken yapımlarından biri olan Cinema Jazireh, izleyicinin yüreğine dokunan duygusal ve toplumsal temalarıyla öne çıkıyor. Yönetmen Gözde Kural'ın yazıp yönettiği film, savaş ve göçün gölgesinde hayatta kalma mücadelesi veren insanların çarpıcı hikâyelerini beyaz perdeye taşıyor. “Cinema Jazireh”, dünya prömiyerini yaptığı 59. Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nde “Ekümenik Jüri Ödülü”nün sahibi oldu. Kadınların sesini, insan onurunu ve direnişi merkezine alan “Cinema Jazireh”, Taliban zulmü altındaki Afganistan’da, Leyla’nın kayıp oğlunu bulmak için erkek kılığına girerek çıktığı tehlikeli yolculuğu anlatıyor. Leyla, yolculuğunun en umutsuz anlarından birinde, kadın kılığına girmiş erkeklerle karşılaşır. Bacha Bazi kültürünün sürdüğü bu ortamda, mekanda erkek müşterileri eğlendirmek üzere zorla tutulan ve kadın kılığına giren kaçırılmış çocuklarla ve onlardan biraz daha büyük yaştaki Zabur ile tanışır. Zabur bu evin annesi gibi davranmaktadır. Filmin güçlü karakterlerinden Zabur'a hayat veren genç yetenek Mazlum Sümer, etkileyici performansıyla festivalden "Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü"nün sahibi oldu. Ödül töreninden sonra Mazlum Sümer ile Diyarbakır'dan İstanbul'a uzanan kariyer yolculuğunu, ilk film deneyiminin zorluklarını, Zabur karakteriyle kurduğu derin ve sarsıcı bağı konuştuk.

Mazlum bey, Cinema Jazireh’deki rolünüzle Adana Film Festivali’nden “Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü”nü kazandınız. Adınız okunduğunda neler hissettiniz?
Açık konuşmak gerekirse heyecandan sahneye nasıl çıktığımı bile hatırlamıyorum. Yıllardır bunun hayalini kuruyordum. Kendimle gururlandım, mutlu oldum.

Çok çalıştığınız zor bir rolü canlandırdınız. Hayalini de kuruyormuşsunuz ama ilk filminizde ödül alacağınızı düşünüyor muydunuz?
Hayır tabii ki düşünmüyordum. Çünkü zor ve oynanması hassas bir karakteri canlandırdım. 8 ay boyunca Zabur’la yattım, Zabur’la kalktım. Hem Farsça’ya hem de dansa çalıştım. Ve Zabur’la ilk sete çıktığım andan itibaren bunu hissetmeye başladım. Oyunculuğa ilk başladığımda kendime bir hedef belirlemiştim; 27 yaşımda ödül alacağım diye. 27’ye yetişmedi ama 28’in başında gecikmeli olarak o ödülü aldım.

Sinemaya başladığınız ilk işinizde aldığınız bu ödül nasıl bir sorumluluk getirdi size?
Ödülü kazandıktan sonra daha çok çalışmam gerektiğini ve üstüne koyarak ilerlemem gerektiğini anladım. Çünkü ödül sorumluluktur, seviye belirleyicidir. Artık o seviyenin altına inemezsiniz, her işinizi bir öncekinden daha üst bir seviyeye çıkarmanız gerekiyor. Benim ödül ve onun getirdiği sorumluluktan anladığım budur.

Cinema Jazireh hepimizin yüreğini burkan ve üzen konuların anlatıldığı bir film. Siz de canlandırdığınız Zabur karakterinde muhteşemsiniz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kimsiniz ve şimdiye kadar neler yaptınız? Sonra filme gelelim
Ben Diyarbakır’da doğdum, 1997 doğumluyum. 15 yaşında tiyatroya başladım. İlk olarak özel bir tiyatroda oyunculuk yaptım. 4-5 yıl orada sahneye çıktım. Daha sonra Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’na geçtim ve bir sezon orada çalıştım. Ardından İstanbul’a geldim. Beş yıldır İstanbul’dayım. Bu süreçte çeşitli dizilerde, filmlerde, reklamlarda küçük roller aldım. Sonra Gözde ile tanıştım.

Cinema Jazireh ilk filminiz miydi?
Evet, ilk filmimdi o zamanlar. Şimdi birkaç filmim daha var.

“Tiyatro ile tanışınca aradığım şeyin bu olduğunu anladım”

Filme geçmeden önce, 15 yaşında tiyatroya başladım dediniz. Bu okulun tiyatro kolu muydu yoksa özel bir kurs mu?
Aslında ben önce sporla ilgileniyordum. Güneydoğu birinciliğim vardı bisiklette. Kulübümüz kanserli çocuklara 15 bisiklet bağışladı ve bizi davet ettiler. Orada ilk kez tiyatro ve stand-up gösterileri izledim. Çok etkilendim. Ertesi gün özel bir tiyatroya yazıldım.

Niye o sahnede değilim mi dediniz?
Bu da kimlik arayışı gibi bir şey. Sporla ilgileniyordum ve iyi de gidiyordu o sıralarda. Oyunu izledikten sonra, tiyatro ile tanıştıktan sonra aşırı etkilendim ve aradığım şey buymuş dedim. Özgüvensizdim ve çok konuşamayan biriyken, oradaki o etkileşim, insanların bakışları, mutlulukları beni çok etkiledi ve bana çok iyi geldi. Sonra tiyatroya başladım küçük bir yerde.

Ailenizin tiyatroya başlamanıza tepkisi ne oldu?
Başta desteklemediler ama bilmediklerinden dolayı desteklemediler. Birçok ailede olduğu gibi benim ailemde de “okuyun, memur olun, maaşınız olsun” anlayışı vardı. Bir de bizim ailede sanatla uğraşan kimse yoktu. Çok kalabalık bir aile olmamıza rağmen böyle bir örnek yoktu ailemde ve onlara kabul ettirmem biraz zaman aldı. Özel tiyatrodayken bunun mücadelesini çok verdim. Devlet Tiyatrosu’na girdikten sonra biraz kabullendiler. Onlar için devlet memuru olmuştum. Sonra yine bıraktığım için zor oldu ama yavaş yavaş alıştılar.

“Gözde Kural: Bu zor bir iş, bunun altından kalkabilecek misin?”

Yönetmeniniz Gözde Kural ile nasıl tanıştınız? Nasıl bir araya geldiniz?
Bir gün arkadaşlarımla oyundan çıkmıştık, bir yerde oturup sohbet ederken benim çok değer verdiğim sevgili senarist arkadaşım Serkan Bilgi aradı. Serkan, Gözde ile ortak arkadaşımız. Onlar da bize yakın bir mekandalarmış “Seni biriyle tanıştıracağım, bizim yanımıza gel” dedi. Arkadaşlarımla oturuyorum sonra görüşsek olmaz mı dedim. Kızdı biraz bana ve önemli olduğunu söyledi. Gözde ile orada tanıştık. Ortam kalabalık olduğu için çok konuşamadık. Ertesi sabah buluştuk ve bana hikâyeyi anlattı. “Sen olur musun, olmaz mısın bilmiyorum ama kastın uyuyor” dedi. “Çok zor bir iş bunun altından kalkabilecek misin?” diye de sordu. Farklı bir dil, farklı bir karakter, bilmediğim bir coğrafya. Hikâyeyi anlattıktan sonra çok büyülendim. Çok istediğim için de tabii ki de yapabilirim diyerek hemen kabul ettim. Ama nasıl yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Daha önce hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım.

Kamera ile çalışmamıştınız değil mi?
Yok daha önce kamera önünde de çalışmamıştım. Böyle büyük bir işin de bana geleceğini düşünmemiştim daha doğrusu.

Yan rollerden başlarım diye mi düşünüyordunuz?
Kesinlikle öyle. “Tamam, sen bir senaryoyu oku. Bir düşün. Sonra yine tekrardan görüşelim” dedi. Senaryoyu okuduktan sonra o gün elimde ne iş varsa, ki daha benim olup olmayacağım kesin de değilken, yaptığım ne varsa her şeyi bıraktım ve senaryoya odaklanmaya çalıştım. Gözde benden audition da istemedi. Bir gün ben bir şey atmak istiyordum ona. Kendimi göstermek istiyordum açıkçası.

Bu arada hiç arkadaşınıza sordunuz mu Gözde başka birini buldu mu diye? Başka bir seçenekte var mı diye?
Yok sormadım çünkü onun da artık haberi yoktu. Hiçbir fikrimiz yoktu. Birimizi tanımadığımız için de Gözde’yi arayıp rahatsız etmek de istemiyordum. Ne oldu, ben miyim acaba diye soramadım. Ama niyeyse hep içimde ben olacağıma dair bir inanç vardı. Birden saçlarımı uzatmaya başladım. Senaryoyu defalarca okumaya başladım. İranlı bir arkadaşım vardı. Yanına gittim. Bana şu repliği yani şu sahnenin bir parçasını çevirip ses kaydı atabilir misin dedim. Onu çevirdi, ses kaydını attı. Ve sonra evde bunu çalıştım ben. Ne duyduysam onu yazdım açıkçası.

Peki Farsça’yı hiç bilmiyor muydunuz?
Hayır, hiç bilmiyordum.

Nasıl bu kadar kolay adapte olabildiniz Farsça konuşmaya? Filmi izlerken hiç anlamadık bilmediğinizi
Kürdüm ben, Diyarbakırlıyım. Kürtçe bildiğim için Farsça’ya daha kolay adapte oldum. Gırtlağı daha rahat yapabildim. Afganistan ile ilgili belgeseller izledim. Sokak röportajlarını dinledim. Kim nasıl konuşuyor, nasıl hareket ediyor, nasıl bakıyor hepsini inceledim. Uzun süre eve kapanıp sadece dil, müzik ve karakter üzerinde çalıştım. İranlı arkadaşım sahneleri ses kaydıyla çevirdi, ben de defalarca tekrar ettim. Tamamen “Afgan Bacha”i olmam gerekiyordu. 2-3 ay bunun için çalıştım.

Hazırladığınız ses kaydını yönetmeniniz Gözde Kural’a gönderdiğinizde nasıl buldu?
“Bravo seninle gurur duyuyorum” dedi. Onu duyduktan sonra daha azimli bir şekilde çalışmaya devam ettim.

Sonra dil kursuna gitmenizi Gözde hanım mı istedi?
Dil kursuna gitmedim. Bizim dil danışmanlarımız vardı. Aslında İran'daydı ilk dil danışmanımız, iki dil danışmanımız vardı. İran'la Zoom üzerinden konuşuyorduk. Kendisi Türkçe de biliyordu. Orada şebeke sorunları olduğu için bir de internet problemleri olduğu için sağlıklı bir iletişim kuramıyorduk. Sonrasında ben bütün repliklerimi bana ses kaydıyla atar mısın dedim. Duygusuyla beraber istedim. O da kabul etti. Ben tamamen işte bunları dinleyip sürekli evde bağıra bağıra tekrar etmeye çalıştım. Uzun bir süre böyle devam etti. Bütün sosyalliğimi bitirdim.

Tamamen eve mi kapandınız?
Eve kapandım. Arkadaşlarımla görüşmedim hiç kimseyle. Onlar da tabii anlayışla karşılıyorlardı. İşi anlatmıştım onlara. Sürekli böyle İran müzikleri, Afgan müziklerini dinleyip dolaşıyordum, yani yürüyordum. Eve gelip senaryo okuyordum. Çıkıyordum dışarıya işte müzik dinleyerek Zabur’u hayal ediyordum. Bir süre de böyle devam etti. Zaten ben farkına varmadan Zabur olmuşum galiba. Çünkü görüştüğüm zaman bütün arkadaşlarım “oğlum sen iyi değilsin. Sen bayağı bize değişik geliyorsun” diyorlardı.

Bu arada saçlar da uzuyor tabii ki
Evet saçlarım uzamıştı. Ve rolü benim oynayacağım da kesinleşti artık. Biz sürekli Gözde ile bunun üzerine oturup konuşuyorduk. İşte Gözde bir gün bir kitap getiriyor bana. “Bunu bir okusana, Zaburla ilgili bir şey bulursun belki” diyordu. İşte ben bir şey buluyordum, hocam sizce nasıl bu? Ben burada bunu anladım doğru mu diye sürekli iletişim halindeydik.

“Valizimi toplayıp gitmek istediğim zamanlar oldu”

Bu çalışmanız ne kadar sürdü?
Yaklaşık beş ay sürdü. Gözde ile sürekli iletişimdeydik. Bazen ayda bir, bazen her hafta görüşerek karakteri konuşuyorduk. Çekimden iki ay önce filmi çekeceğimiz sete gitmek için Gözde’den izin istedim. İstanbul’dan çıkmak istiyordum artık. Sağ olsun kabul etti ve ben çekim mekanına gidip orada yalnız başıma hazırlanmaya başladım. Sonra diğer oyuncular ve filmin danışmanı geldi.

Onlarla anlaşabildiniz mi? İranlıydı değil mi oyuncular?
Evet hepsi İranlıydı. Başrol oyuncumuz Fereshteh Hosseini Afgandı ama o da İran’da yaşıyor.
Çok iyi insanlardı ve aynı dili konuşmasak da mükemmel bir uyum yakaladık. Başta çok tedirgindim aslında. İranlı ve Afgan oyuncularla tanışınca çok stres ve panik yapmaya başladım. Ya yapamazsam diye.

Onlar sinemada deneyimli oyunculardı değil mi?
Tabii ki. Bu çok büyük bir iş yapamayacağım galiba deyip kaç kere gitmek istiyorum dedim kendime ve valizimi topladım. Bunları sadece kendime söylüyordum ama kimseyi aramıyordum. Afgan olan danışmanımız vardı. Mükemmel bir danışmandı. Ben sadece kendi kendime çalıştığım için bazı kelimeleri yanlış söylüyordum. Onun yardımıyla bu hatalarımı da düzelttim. Danışmanımla çalışmaya başladığımızda “Diğer oyuncular benim umurumda değil. Sen benim umurumdasın. En iyi sen konuşacaksın” dedi.

Çekimlerde en çok ne zorladı sizi?
Bazı sahneler beni çok sarstı. Kişilerle ilgili değil “Bir insan böyle bir şeyi nasıl yaşar?” diye düşündüm. Bazı yerlerde tüylerim diken diken oluyordu, içim kaldırmıyordu artık. Ama karakterin gerçekliği buna izin verdiği için o duyguya sırıtmadan girebildim.

“O Zabur ve benimle ilgisi yok”

Film sonrası sinemada sizi görünce inanamadım. Makyajla tamamen farklı birine dönüşmüşsünüz. Ve çok da iyi başarmış makyözünüz o dönüşümü. Aynada kendinizi görünce ne hissettiniz?
İlk başta çok tuhaf geldi. İlk defa böyle bir şey yaşıyorum. Aynada kendime baktığımda biraz utangaçlıkta vardı tabii ki. Arkadaşlarımın da desteğiyle aştım çekincelerimi ve alışmaya başladım. Sonra ben oyuncuyum, tadını çıkarmalıyım dedim.

Peki filmi beyaz perdede ilk kez izlediğinizde ne hissettiniz?
Kendimi beyaz perdede ilk kez izliyordum. Ben oynadım demedim, o Zabur ve benimle ilgisi yok diye izledim. Bu da bana keyif verdi. Özellikle final sahnesinde çok duygulandım. Burada Adana’da da öyle oldu. Son sahneden etkilendim yine. O sahneyle birlikte Zabur’u atıyordum artık içimden, karakterden tamamen çıkıyordum. Bir de böyle bir işi yapabildim diye, üstesinden gelebildim diye çok mutlu oldum.

“Cinema Jazireh büyük bir iş”

Filmin dünya prömiyerini yaptığınız 59. Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nden ödülle döndünüz. Siz de Karlovy Vary’e gittiniz mi? Orada tepkiler nasıldı filminize?
Evet gittim. Yurt dışında çok güzel tepkiler aldık. İlk festivalimdi, neyle karşılaşacağımızı bilmiyordum. Ama çok sıcak karşılandık, herkes çok ilgiliydi. Bana ekstra bir ilgi gösterdiler. Hiç bu kadar ilgi beklemiyordum. Türkiye’deki kadar sıcak bir ilgi ve sahiplenmeyle karşılaştık. Orada seyircilerin tepkisi beni derinden etkiledi. Ama bir Adana Altın Koza değildi tabii ki. Buradaki his bambaşkaydı. Sevgilerini iliklerime kadar hissettim. Çok mutlu oldum, çok iyi hissettirdiler. Ne güzel dedim anlatabilmişiz ve seyirciler de anlayıp güzel ilgilerini gösterdiler bize. Gururluyum, çok mutluyum.

Bir kadın yönetmenle çalışmak nasıldı?
Aslında yönetmenin kadın ya da erkek olması fark etmez. Bence bu rolde hep oynadığım karakterde bir erkek yönetmenle çalışsaydım nasıl olurdu bilemiyorum tabii ki. Belki onunla da çok doğru olurdu. Gözde’yle çalışmak çok iyiydi. Yaklaşımı çok naif ve sevgi doluydu. Kendi yazdığı için de karakteri çok iyi biliyordu. İlk başta çok çekiniyordum, yapabilecek miyim diye, çekincelerim vardı ve biraz da utanıyordum. Gözde sayesinde onu kırdım mesela. Kadının merhameti daha farklı oluyor. İlk defa bir film çekiyordum. Orada çok rahatlattı beni. Ben onunla çalışmaktan mutluydum. Bence mükemmel bir yönetmen kendisi. En azından ben öyle hissediyorum. İlk filmimde onunla çalışmak benim için şanstı.
Benim hep hayatım böyle geçti. Tiyatroya başladığımda da 2-3 ay sonra sahneye çıkmaya başladım. Çok hızlı gelişti her şey. Ne oluyor diye her şeyden korkmaya başladım. Burada da böyle kısmet oldu ve bu karakteri oynayabildim. Bu film de büyük bir iş.

Başka film de çektim dediniz az önce. Biraz o filmi de anlatabilir misiniz?
O da bağımsız bir film. Şimdi montajda. Ama yönetmenine danışmadığım için ismini açıklamak istemem. O da çok güzel oldu. Bundan sonra olursa dizi veya filmle ilerleyeceğiz. Bahtımıza ne çıkarsa.

Tiyatroya da devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Evet, çok özlüyorum. En kısa zamanda tiyatroya dönmek istiyorum.

Son olarak ne söylemek istersiniz okuyuculara?
Bu film benim için çok özel. İlk işim ve çok ağır bir karakterdi. Üstesinden gelebildiğim için mutluyum. Bundan sonra hem film hem tiyatro yolculuğuma devam etmek istiyorum.

Röportaj için çok teşekkür ederim Mazlum bey. Güzel bir filmde, çok özel bir karakteri canlandırıyorsunuz, izleyiciniz bol olsun.

Google+ WhatsApp