ŞEHİR TİYAROLARI’NDAN ÖZEL TİYATROLARA SAHNE DESTEĞİ

ŞEHİR TİYAROLARI’NDAN ÖZEL TİYATROLARA SAHNE DESTEĞİ

50 özel tiyatroya sahnelerini açan Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Ergen sorularımızı yanıtladı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları yeni sezona pandemi sebebiyle ‘minimal programla gireceğini açıkladı. 107’inci senesine giren İBB Şehir Tiyatroları’nın yeni sezon repertuvarında ‘küçük kadro, minimal dekor, tek perde’ sloganıyla 16 oyun prömiyer yapacak. Ayrıca 50 özel tiyatroya Sahnelerini açacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları, yeni repertuvarını ve yeni sezon çalışmalarını, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde gerçekleştirilen toplantıda İstanbul Şehir Tiyatroları Genel  Sanat Yönetmeni Mehmet Ergen ile bir araya geldik.

 Türkiye’yi ve dünyayı etkileyen bir salgınla karşı karşıyayız. Salgının gölgesin sezona nasıl hazırlandınız?

Gece-gündüz çalıştık. Bir anlamda pandemi daha iyi hazırlanmamıza sebep oldu. Çünkü 16 tane oyuna prömiyer yapmak gerçekten kolay bir iş değil. Özellikle yerli yazarlarımızla yakın ilişkilerde olduk. O oyunları, doğru yönetmenlerle eşleştirdik. Doğru kadroları seçtik diye düşünüyorum. Çok büyük klasiklerimiz vardı. “Antigone” ve "I·figenya" gibi, Eski Yunan’dan çok önemli oyunlar. Bunların da kadın karakterlerle öne çıkmasını istedik. Ben o sırada 2-3 tane oyun çevirdim. Bir tanesi Albert Camus’nun “Veba”sının uyarlamasaydı, onu da sahnelemeyi düşünüyorum fırsat olursa.

“Veba” yı sahneleyeceğinizi söylediniz. Veba dünyada  200 milyon kişinin ölümüne neden olmuştu. Salgınla mücadeleyi karşılaştırdığımız da nasıl bir fotoğraf çıkıyor karşımıza?

Camus, burada çok akıllı davranmış. Sadece bir hastalık değil, onun beraberinde getirdiği bir faşizm alegorisini de yapıyor. En çok kimler etkileniyor gibi. Avrupa’da ki kadar bizi etkilemediği söyleniyor, umarım da etkilemez. İtalya ve İspanya’ da daha düşük gelirli inanlar yaşamını yitirdi. Zenginlere hiçbir şey olmadı. Bu da politikayı ve ticareti çok etkilediği için lobi yaparak sosyal medya üzerinden de kendini koruyabilen bir zümre olduğunu gördük. Camus bunun da altını çiziyor. Benim çevirim de biraz günümüzün tedirginliklerini, endişelerini öne çıkartan; gerçekliği tüm çıplaklığıyla önümüze koyan bir çeviri oldu.

 Salgında  en çok etkilenen özel tiyatrolardı. Aylardır seslerini duyurmaya çalışıyor ve yetkililerden çözüm önerileri bekliyorlar. Şehir Tiyatroları özel tiyatrolara sahnelerini açacağını duyurdu. Bu çalışmaya dair sizden bilgi alabilir miyiz?  

Ekim ayında 50 özel tiyatroyu sahnelerimizde misafir edeceğiz. Sezonu el ele birlikte açacağız. Hem biz oynayacağız hem de onlar oynayacak. Kasım ayında da bu projemizi sürdürmeyi düşünüyoruz. Aynı zamanda Büyük Şehir Belediyesi’nin Maltepe’de bir etkinlik alanı var, oraya da başvurular yapılıyor. İlçe kültür merkezlerinde özel tiyatrolar zaten oynuyordu ama bunların bazıları içinde kütüphane olması, kafesi olması, çok amaçlı kullanılması hijyen koşullarını biraz zorlaştırıyor. O yüzden bir tiyatro olarak işletilen binalar gerekiyordu, biz de Şehir Tiyatrosu olarak sezonu beraber açalım dedik.

Karar aşamasında ikna etmek çok zor oldu mu?

Hayır, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) zaten özel tiyatrolar için bir şeyler daha yapılması gerektiğini savunuyordu. Ekim ayına doğru gidiyoruz, daha sağlıklı bir ortamda tiyatro yapılması gerekiyor. Aynı zamanda İstanbul’un her yerinde  açık hava tiyatrolarımız yok. Bizim Kağıthane, Gaziosmanpaşa, Sultangazi gibi daha farklı demografilerde salonlarımız var. Oradaki seyircilerin de çok ucuza tiyatro seyredebilme hakları var. Oralarda da oyunlar planladık. Ayrıca Şehir Tiyatroları’nın bulunduğu bölgelerde gençlik tiyatrolarımız olacak.

Türkiye’de oldukça fazla özel tiyatro sayısı var. 50 tiyatroya kapınızı açacağınızı söylediniz, o seçimi nasıl yapacaksınız?

O seçim yapıldı zaten. İBB’ de bir kurul var, yönetmenlerden oluşan. Biz şehir tiyatrosunda önerilerimizi sunuyoruz. Başvuru yapan oyunlar arasından alıyoruz. Maltepe’ye de çok başvuran oldu. Kasımda da yine başvurular olacaktır. Yani bu 50 oyunla sınırlanmış bir şey değil. Aslında şu an da ayda 50 gibi gidiyor. Ama daha fazla destek gerekiyor mu, tabii ki gerekiyor. Bir oyunla, bir ekibin aylık masraflarının hepsini çıkartması mümkün değil. Merkezi hükumetle, yerel yönetim birlikte çalışması ve mağdur sanatçılara destek olması gerekiyor.

Sizde özel olan Talimhane Tiyatrosu'nun da kuruculuğunu ve sanat yönetmenliğini yaptınız. Yurtdışında da tiyatro oyunları sahneliyorsunuz. Şu anda da ödenekli bir tiyatronun başındasınız. Biraz deneyimlerinizi anlatmanızı istiyoruz. Yurtdışında tiyatrolar şu anda ne yapıyorlar? Nasıl bir destek veriliyor onlara?

İngiltere’de bir sistem var, bütün kadrolu sanatçıların maaşlarının %80’nini ödüyor tiyatrolar açılana kadar. Kültür ekonomisinin ne kadar önemli bir ekonomi olduğunun bilincindeler. Bugün İngiltere’de tiyatroya verilen her 1 Pound, hükumete 6 Pound olarak geri dönüyor. Sektör çöktüğü zaman çok büyük bir para kaybı oluyor. Bu bilinçle hareket edilmesi gerekiyor. Türkiye’de sorun yalnızca bir grup tiyatrocu pandemi döneminde aç kaldı, onlara para verelim değil; sektörü tekrar harekete geçirelim olmalı. Bu da birçok maddi olanağı tetiklemiş oluyor. Bu tür çalışmaların daha göz önünde olması gerekiyor. Mesele yalnızca tiyatrocuların para istemesi değil. Hepsinin bir binası var, elektriği var, ışıkları var, kamyonları var. Yani birçok sektörden daha çok, yan sektörlere hizmet ediyor.

Şehir Tiyatrolarında hep şu sorunlardan bahsederler; yeni oyun yazılmaması, daha çok klasiklerin oynaması gibi. Bu sorunların, bu sezonda aşılmış olduğunu görüyoruz. Sırada hedeflediğiniz ne?

Bu hiç bitmemesi gereken bir konu. Aslında 30-40 tane oyun yapan bir tiyatronun en az 10 yazarının, yeni yazarlar olması gerekiyor. Bizim toplumumuz, bizim gündemimiz gibi. Tiyatro topluma ayna tutar deyip, sahnede gördüklerimizin aslında günlük yaşadıklarımız olmaması biraz dengesiz bir durum oluyor diye düşünüyorum. Özellikle oyun yazarlığı olan, “Şehir Yazarlarını Arıyor” projemizden çok başvuru aldığımız için çok mutluyum.

Şuana kadar ne kadar başvuru oldu?

 1500 kişi başvurdu ve hepsiyle şu an da online olarak görüşmeler yapıyoruz. Atölyelerimizi yapıyoruz, söyleşiler yapıyoruz. 150 tanesini seçmiş olacağız 2-3 ay sonra. 150 oyunun da en az 10-15 tanesini sahnelenebilir olacağını düşünüyorum çünkü çok değerli bir ekip onlarla çalışıyor. Her yıl 10-15 tane sahnelenmeye değer oyun çıkması da çok ciddi bir rakam. Ve bunun milyonlarca kişinin yaşadığı şehrin buna çok ihtiyacı var. Eğer genç ve yeni yazarların elinden tiyatrolar tutmayacaksa kim tutacak?

Genç yazarlar yeni oyunlar 

Özel tiyatrolar için bu daha zor çünkü her yıl bir ya da iki oyun sahneleyebiliyorlar. Bunların da biraz garanti olup seyirci getirmesi gerekiyor. İnsanlar hayatlarını devam ettirebilmek için bilet satmak zorundalar, bu riski alabilecek durumda değiller. Türkiye’de tiyatro ödeneğinin büyük çoğunluğu devlet tiyatrolarına, şehir tiyatrolarına ve devlet opera ve balesine gidiyor. Özel tiyatrolara çok küçük miktarlar düşüyor. Bu miktarla da bir özel tiyatronun, genç ve yeni yazarlar yetiştirmesi çok zor. Yok mu? Var. Mesela bizim yazarlarımızdan Murat Yazıcıoğlu’nun “Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin” i kendi kurduğu, kendi prodüksiyonunu yaptığı bir özel tiyatroda çıktı. Fakat belli yerlerde oynadı. Bizim bunu yaygınlaştıracağız.

HİLAL SOLMAZ 

Google+ WhatsApp