
DOĞU AKDENİZ’DE BİR İLK: RODİN KOLEKSİYONU GİRNE’DE
Modern heykelin öncüsü Rodin’in orijinal heykelleri, 16 yaşından beri Rodin koleksiyonu yapan Erbil Arkın’ın seçkin eserleriyle KKTC’de ilk kez sanatseverlerle buluşuyor
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Girne’de bulunan ve “Doğu Akdeniz’in en büyük Rodin Koleksiyonu” olma özelliği taşıyan The Arkın Rodin Collection Gallery, “Tutkunun Heykeltıraşı Rodin – Erbil Arkın Özel Koleksiyonu” adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. Rodin’in tamamlayamadığı “Cehennemin Kapıları”ndaki Dante figürü, “Düşünen Adam” heykelinin temelini oluştururken, bu heykelin bir kopyası İstanbul’daki Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi bahçesinde yer alıyor. “Adem,” “Havva” ve “Öpüşme” gibi ünlü heykeller, Rodin’in güçlü estetiğini ve heykel sanatına getirdiği derin bakışı KKTC’de izleyiciyle buluşturan bu sergi, koleksiyonun kurucusu Erbil Arkın’ın yıllara yayılan tutkusunun somut bir yansıması. Sanatçının ve koleksiyonun hikâyesini bizzat kendisinden dinledik.
Kıbrıs denince genellikle deniz, kum ve politika akla gelir. İstanbul’dan sanatsal bir etkinlik için geldik ve muhteşem bir Rodin koleksiyonuyla karşılaştık. Bu koleksiyon ilk kez mi sergileniyor?
Evet, ilk kez sergiliyorum. İlk olarak Arucad ile başladık. Normalde koleksiyonumu gizli tutarım, reklamını yapmam, evimde saklarım. Evim adeta bir eskici dükkanı gibidir. Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi’nde (ARUCAD) biraz yankı uyandırmak istedim ve heykelleri sergilemeye karar verdim. Sergiyle birlikte The Arkın Rodin Collection Gallery’i kurma fikri de ortaya çıktı.
Koleksiyonunuzun büyüme süreci nasıl oldu?
Başta 15-16 Rodin heykelim vardı. Zamanla hastalık gibi oldu bu tutku. Cebimin kaldırabildiği ölçüde parçalar aldım, büyüdü. Hatta size söylediğim gibi en son parça dün geldi. şu anda 33 orijinal Rodin heykeli galeride bulunuyor.
Sanata İlk İlgi ve Rodin Tutkusu
16 yaşında bu tutkunun başladığını söylediniz. Bu ilgi nasıl doğdu?
5 yaşında İngiltere’de okula başladım. Çizim kabiliyetimi fark ettiler, beni daha büyük çocukların sınıfına koydular. O yaşta bile bir gurur duygusu gelişti. Çizim yeteneğim hep vardı, zamanla bu tutku büyüdü. Önceleri Mickey Mouse çizerdim, Disney’e çalışmak isterdim. Lise çağında okulda en iyi olduğum alan buydu. Sonra birkaç arkadaşla birlikte müzelere gitmeye başladık. Orada Rodin’in bir eserini gördüm. Mermerden böyle canlı bir şeyin yapılabilmesi beni çok etkiledi. Rodin’in ruhunu katması beni büyüledi.
Rodin’in heykellerine baktığınızda bir ruh, bir canlılık hissediliyor. Sizce onu bu kadar özel kılan ne?
Üç boyutlu bir kabiliyeti var. Döneminde klasik bir heykeltıraş olabilirdi ama empresyonistlerden de etkilendi. İstese birebir farklı yapabilirdi ama yapmadı. Kendi ruhunu kattı. "Siluet benim için çok önemli" dedi, hep onu çalıştı.
Türkiye’de Rodin ile “Düşünen Adam” heykeliyle tanıştı
Türkiye'de Rodin’le ilk temas sanki Bakırköy Devlet Hastanesi'ndeki “Düşünen Adam” kopyasıyla olmuş gibi. Ne düşünüyorsunuz?
Kopyası olsun, ne mutlu. Yeter ki sanat olsun. Duvara yapılan grafiti de olabilir. O da sanat.
Şu anda Kıbrıs’ın simgesi haline gelecek bir heykel olan “Asil Köylü” üzerinde çalıştığınızı söylediniz. Bu fikir nasıl doğdu?
Brezilya’ya yaptığım bir seyahatte, Christ the Redeemer (Kurtarıcı İsa) heykelini gördüm. Şehre inanılmaz bir etkisi vardı. Heykel beton ve demirden yapılmıştı, çok basitti ama çok etkileyiciydi. Dedim ki, “Onlar yapabiliyorsa biz neden yapamayalım?” Memlekete döndüm ve bir yarışma açtık. 30 ülkeden katılım oldu, 6 heykele indirdik, sergiler yapıldı. En sonunda Polonyalı heykeltıraş Lotte Blocker’ın eseri seçildi.
Heykelin teması nedir?
Politika, ırk, din gibi konular istemedim. Benim için önemli olan geçmişim, toprağım ve köylülerimizdi. Onların simgesini yapmak istedim. Çünkü köylülerimiz asildir. Bu yüzden adı “Asil Köylü” oldu.
“Asil Köylü” her iki tarafa da ne söyleyecek?
Toprağa sahip çıkın. Daha fazlası değil. Herkes bunu hak ediyor. 40 metrelik bir heykel olacak ve en çok köylümüz hak ediyor bunu.
Koleksiyonunuz İstanbul’a da gelir mi?
Antalya’ya komple gitti, üç ay kaldı. Ankara’dan da istediler. İstanbul neden olmasın? Allah kerim.